Hürriyet gazetesi muharriri Nedim Şener “Gazeteci dediğin hükümlü terörist, sen de bir yalancısın Özgür Özel” başlıklı yazısında cezaevinde kendisini ziyaret ettiğini söyleyen CHP Küme Başkanvekili Özgür Özel’i eleştirdi.
Nedim Şener, CHP’nin 2012 yılında hazırladığı “Türkiye’de Tutuklu Gazeteciler” isimli rapor”dan bahsederek, “Ben raporun birinci hazırlık tarihi olan 2012 yılı aralık ayından 10 ay evvel tahliye edilmiştim. Esasen raporun 61’inci sayfasında bu durum “yargılaması sürenler” ile ilgili listede izah edilmiş. Cezaevinden çıktıktan sonra da bu rapor kapsamında benimle görüşen kimse olmadı.” dedi.
ÖZGÜR ÖZEL CEVAP VERDİ
CHP Küme Başkanvekili Özgür Özel, TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek gündeme ait değerlendirmeler yaptı.
Özgür Özel, Nedim Şener’in sözlerine de karşılık verdi. Özgür Özel, “O gün seni ziyaret ettiğimiz üzere senin de ismin var. İsmi geçen kimse inkar etmiyor. Bana gelmediler diye. Sen bana gelmediler dedin. Aç bak kayıtlara 9 Ağustos 2011 ziyaretçin kimmiş.” tabirlerini kullandı.
Özel’in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“TÜKENMİŞLİĞİN, ÇARESİZLİĞİN GÖSTERGESİ”
Bir şehidimiz üzerinden siyaset yapılıyor. Şehit acısı bir aile, bir kente, bir ülkeye düşmüş en büyük acıdır. Bu acıyı istismar etmek, buradan bir siyaset çıkarmaya çalışmak en kolay tabirle tükenmişliğin ve çaresizliğin göstergesidir. Birçok tükenen iktidarlar kaç çaresiz iktidarlar gördü bu Meclis. Lakin hiçbirisi giderken AKP iktidarı kadar çirkefleşmedi, seviyesizleşmedi. Elbette bu yapılan akınları, hakaretleri, iftiraları kabul etmiyoruz. Lakin birtakım gerçeklere değinmek, açıklamak lazım. Bir terörist var. İçişleri Bakanlığı’nın şu ana kadar söylediğine nazaran polisimizin şehit edildiği akındaki intihar bombacısı ve bu kişinin ismi CHP’nin Tutuklu Gazeteciler Raporu’nda geçiyor… 188 kişi ile birlikte geçiyor. Örneğin Mehmet Haberal ile Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan ile geçiyor. Bu Meclis’te şu an milletvekili olan üç kişi ile birlikte geçiyor…
“188 KİŞİ İLE GÖRÜŞEMEZDİK”
Birinci rezalet şu; biz bu bireylerle görüştük. Fakat 188 kişi ile görüşemezdik. Sözü sırasında kendi mesleğini gazeteci olarak söyleyenlere mektup yazmışız. Yanıt gelmiş. Yanıtları sansürlememişiz. Ne geldiyse motamot yayınlamışız. Ne ile suçlanıyorsun? Tutuklu musun hükümlü müsün? Ceza ne? Motamot yayınlamışız. Bu isme daha sonra ne sahip çıkmışız ne baş tacı etmişiz ne gitmişiz görüşmüşüz lakin gelen raporu da yayınlamışız. Raporu da başta Adalet Bakanlığı’na yollamışız. Bütçe görüşmelerinde devrin Adalet Bakanı gösterip ‘bazı mevzularla ilgili biz bunları çoğalttık, yolladık, kimi şikayetler ortadan kalktı’ falan da demiş.
“BU YARGI PAKETİNE AKP’DE O GÜN DE BUGÜN DE VAZİFE YAPANLAR ÇİFT EL KALDIRIP OY VERMİŞ”
İşin ilginci bize raporunda ismi geçiyor dedikleri teröristle ilgili gelişme şu; artık gazeteci, haberci olan, yanlışsız haberi yapmak isteyen namuslu şahıslar bunu müellif. Bu kişi bu rapor hazırlandığı sene içerdeymiş, rapor yayınlandığında dışarıdaymış. 20 Temmuz 2013’te yayınlanmış bu rapor. Bu kişi ne vakit özgür bırakılmış? 11 Mayıs 2013. Ne ile? 4’üncü yargı paketi ile. Şöyle tabir edeyim. Barış süreci olarak nitelendirilen PKK ile görüşmelerin en üst seviyede sürdürüldüğü süreçte cezaevlerini boşaltan yargı paketi ile. Bu yargı paketini AKP Meclis’e getirmiş, bugün bize tweet atanlar, AKP’nin o gün de bugün de misyon yapanlar, çift eli kaldırıp oy vermiş, Mersin saldırganını da salıvermiş. Bunu haber yapın arkadaşlar.
“ERDOĞAN’IN RÜTBE TAKTIKLARI BUGÜN TERÖRİST”
Ya kimler kimler? Ergenekon terör örgütü diye o gün içerde olup bugün AK Parti’nin yandaş gazetecisine dönüşmüş tiplemeler gelmiş artık, ‘efendim sen o gün terörist olduğunu biliyordun.’ O gün senin de terörist olduğunu söylüyordu AK Parti. Bu raporun içinde yer alıp da sonradan teröre bulaşan, terör aksiyonu yapan kim varsa hepsinin karşısındayız. Allah cezasını versin. Fakat o gün her terörist dediklerinin bugün ne durumda olduklarına ya da o günün itibarlılarının bugün ne durumda olduklarına bakın. AK Parti’nin Türkiye’ye, hukuk sistemine yaptığı en büyük kötülük bu. O günün değerli gazetecisi Mehmet Baransu, bugün terörist. O gün Genelkurmay’ın en üst misyonlarında olanlar, darbeye kalkıştılar, bugün terörist. Erdoğan’ın rütbe taktıkları bugün terörist. Fakat o gün terörist denip bugün dışarıda olup prestij görenler de var. Fakat CHP o kişi ile ilgili yazdığı mektubun listede yer alması dışında hiçbir iş, süreç, faaliyet, açıklamada bulunmadı.
“DESTİCİ, YEMEKLİ DAVETİNE KATILANLARIN LİSTESİNE BAK, KAÇ FETÖ’CÜ VAR”
Kıymetli bir büyüğümüz dedik, ne yapalım. Yani siyasetteki düzeyini, gazetecilikteki lisanını o seviyeyi söylemeyip deyince ‘bana büyüğümüz’ diyor diye böbürlenen biri var. Artık çıkmış oradan buradan atıyor. Sormazlar mı sayın Pazarcı, sen o gün Bugün gazetesinde çalışıyordun da Akın İpek artık ne durumda? Senin maaşını ödeyen adam bugün firarda, terörist. Mustafa Ünsal… O gün birlikte televizyonlara çıktıkları en yakın arkadaş oldukları bugün gazetesindeki köşesinden CHP’ye saldırıyor. Kardeşim, Mustafa Ünsal’ın kankası sendin, ben değildim. Nerede Mustafa Ünsal? Mustafa Destici, ağzına geleni söylüyor. Ya sen o tarihte yemekli davet vermişsin. Katılanların listesine bak bakalım içinde kaç tane FETÖ’cü var, kaç tane FETÖ mensubu gazeteci var? Onları görmeyin.
NEDİM ŞENER
Bir ismin üzerinde duracağım. Kusura bakmasın. Nedim Şener… Çıkmış diyor ki ‘bu raporla ilgili benimle görüşülmedi.’ Bu rapor Tutuklu Gazeteciler Raporu. Cezaevinde ziyaret edilen gazetecilerden hareketle başlandı. 2012’nin sonunda bir mektuba gelen cevaplarle toparlandı. 2013 yılında da basıldı, dağıtıldı. Birincisi, bu raporda nal üzere yazıyor ki bu tarihde Nedim Şener, kendisi diyor ki ‘ben tutuklu değilim’, hür bırakıldı, yargılanması devam ediyor diyor.
“AJANDAM, MEŞHUR… 9 AĞUSTOS 2011 ÖZGÜR ÖZEL’İN NEDİM ŞENER’İ ZİYARETİ”
Nedim Şener, bak ajandam. Meşhur. 9 Ağustos 2011. Özgür Özel’in Nedim Şener’i ziyareti… Yazmışım, birinci soru eşi Vecide Şener. Kızı eşi ile birebir isimde fakat D ile başlayan öteki ismi var. Artık kızının ismini söylemenin gereği yok. Taş Mektep’te okuyor o tarihte. Tarık Akan’ın okulu demişsin. 4 Mart 2011’de gözaltına alınmışsın. 6 Mart 2011 günü tutuklanmışsın. Neye bağlıyorsun dediğimde, Hrant belgesi demiş. Bu kadar yuvarlak yapıp ünlem koymuşum. Gerçek mu Nedim Beyefendi? Çık, benimle görüşmedi Özgür Özel de. Kitap sayısındaki sınırlamadan şikayet etmişsin. Yemeklerin yağından… İşçi yeterli demişsin, kantinde olmayan şeyleri dışarıdan aldıramamaktan şikayet etmişsin. Bilgisayar müddeti ve kayıt yapılamama… O gün seni ziyaret ettiğimiz üzere senin de ismin var. İsmi geçen kimse inkar etmiyor. Bana gelmediler diye. Sen bana gelmediler dedin. Aç bak kayıtlara 9 Ağustos 2011 ziyaretçin kimmiş.
“ŞIK, DİMDİK GİRDİ, DİMDİK ÇIKTI”
Koğuş arkadaşın Ahmet Şık, dimdik girdi, dimdik çıktı. Seninle ilgili bunu söyleyen kimse yok. Bugüne kadar da söylemedim. Bundan sonra da söylemeyeceğim kısım da var. Kardeşim, sen Hrant belgesinden ötürü olduğunu düşünüyorsun, lakin o gün, sonraki gün basına geçtiğimiz ziyaret raporuna şunu da yazsanız yeterli olur dediğiniz kısım var. Ben yazmadım. Bugün utanırsın diye yazmadım. Açıkla onu dersen onu da açıklarım. De ki ‘beni ziyaret etmediler.’ De ki ‘Ben Özgür Özel’e rapora bunu da yazarsanız uygun olur demedim.’ ‘Özgür Özel onu not almadı, sonra da üzüldüm’ de bakalım. De bakalım da ne demişsin. Birazcık insan ol ya.
“NE DEMELİ HAMZA DAĞ’A”
Bülent Turan… Efendim bilmiyorlar mıymış, orada yazıyormuş… Biz neden yargılanıyorsun demişiz. Bize ne yazdıysa raporumuza yazmışız. Raporu size de yollamışız. Hamza Dağ… Ne demeli Hamza Dağ’a. Yanındaki danışmanı otomobilinde kokain çekerken yakalanmış. Televizyon kanalında bana soruyorlar diyor ki ‘suçun kişiselliği var.’ Kimin yanında çalıştığını bağlamaz. Israr ediyorlar diyorum ki ‘Ben Hamza Dağ’a fikren karşıyım lakin bu iş Hamza Dağ’ı işidir diyemem’ diyorum. Aylar sonra gecikmiş bir özür, ‘Başkanım ben izledim, onları onları söylediler lakin sen çok dürüst, namuslu adammışsın. Hamza Dağ ile bunun ilgisi yok şahsî cürüm dedin, benim de yanıma onu birileri çakmıştı’ diye konuşuyorsun. Bugün çıkmış mal bulmuş üzere üstünde tepinecek, geliyorsun, ‘Bunlar teröristle görüştü…’ Üç oy için değecek mi? Bülent Turan seni bu mu kurtaracak? AK Partililer bu mu kurtaracak sizi? Yalancılığın, iftiracılığın, seviyesizliğin sizi kurtaracağını mı sanıyorsunuz?
“ZEKATI OLAMAZSINIZ”
Sizden korkan beter olsun. CHP’nin vatanseverliğine, yurtseverliğine, şehidin, gazisine, bayrağına, toprağına hürmetinin yanından geçemezsiniz, zekatı olamazsınız. Tayyip Erdoğan bugün desin siz ortak değiştirirsiniz, ittifak, kanal değiştirirsiniz. Bugün milliyetçisiniz, yarın her şeyi terk eder değişik bir düzlemde Tayyip Erdoğan’ın karar verdiği kimse onla pazarlık edersiniz. CHP’ye bu kelamı söyleyecek ve bununla itham edecek, buradan kendisine siyaset çıkaracak siyasetçi bitmiştir. Herkes haddini, yerini bilecek. Ayrıyeten bugünkü gazetelerin manşetleri… Huyumuz değil ancak yapacağız. Genel Merkezimiz tarafından ‘CHP’nin gazetecisi’ diye bir teröristi gösteren o manşeti atanlar, o gazeteler, o gazetelerin bütün sorumluları bu bahiste televizyonda konuşanlar takır takır hata duyurusunda bulunacağız. Ayrıyeten tazminat davası açacağız. Bütün tazminatları şehit ailelerine vereceğiz. Şehitlerimize vereceğiz. Bugün süreç yapılmazsa yarın süreç yapılacak.
“75 MİLYAR TL, BÜTÇEDEN ÖDENDİ”
Merkez Bankası, kuralları, kültürü, gelenekleri olan geçmişten bugüne birikim aktaran bir banka. Ancak şu anda birisinin çiftliği üzere yönetiliyor. 42’nci hususu der ki ‘yılda iki kere Meclis’e gelecek, Plan Bütçe Komisyonu’na brifing verecek.’ Tövbe, iki kere yapmıyor, binde bir biz bağırıp çağırırsak bir kere ya geliyor ya gelmiyor. 9 Eylül itibariyle Kur Muhafazalı Mevduat’ta 1,3 trilyon para var. Bu paranın bir kısmı hazineden karşılanıyor. Bir kısmı vazgeçilen vergiler. Fakat döviz temelli olanlarda da Merkez Bankası bir maliyete katlanıyor. Kur Muhafazalı Mevduat için yani Türk parasına güvenmeyen, parasını dolarda tutanlara dediler ki gel sen parayı TL’ye döndür, parayı bizim faizde tut, ben sana yüksek faiz vermeyeceğim lakin kur garantisi vereceğim. Paran dolar yükselirse ben sana ortadaki farkı ödeyeceğim… Ya sordular, nereden ödeyeceksin. Merak etmeyin garibanların cebinden ödeyeceğim dediler. Şu ana kadar 75 milyar TL bütçeden ödendi. 10 milyar TL’lik de verecekleri vergiyi tamam Kur Koruma’da kalırsan vergi almayacağım deyip vergilerden vazgeçildi. Lakin en az bir 75, hatta 85 milyar TL de Merkez Bankası’nın ödediği var. Plan Bütçe Komisyonu’nun liderine, Meclis Başkanı’na, Plan Bütçe Komitesi üyeleri sesleniyoruz, Meclis açıldığında gün, ay, dakika beklemeden Merkez Bankası Başkanı’nın gelip bu sunumu yapması gerekir.”
“BİR, ALTILI MASA’DA TAM MUTABAKAT; İKİ, KAZANACAK CUMHURBAŞKANI”
İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener’in açıklamaları üzerine Özel, “Açıklamayı Kılıçdaroğlu yapsa bunları söylerdi. Ben her seferinde sorduğunuzda söylüyorum, Kemal Beyefendi, şunu söylüyor, herkes konuşabilir ancak parti ismine konuşan partimizin sözcüsü ve üç küme başkanvekiline çizdiği çerçeve şudur, der ki ‘bir Altılı Masa’da tam mutabakat; iki kazanacak Cumhurbaşkanı.’ Bir Altılı Masa’nın kurulduğunu söylüyor ve ona değer atfediyorsanız o masanın karar verici olduğunu söylersiniz. Sizin söylediğiniz noterler karar verici değillerdir. Notere neyi götürürseniz onu onaylar. Karar vericinin Altılı Masa olduğuna, ki bunu sayın Genel Lider tekraren söylüyor, ve o Altılı Masa’nın belirlediği adayın 13’üncü Cumhurbaşkanı olacağına vurgudur. Genel Liderimiz ile çelişen bir durum yoktur” değerlendirmesini yaptı.
“MERAL HANIM’IN KOCAELİ İLETİLERİ BİRLİKTELİĞİN GÜÇLÜ VE SARSILMAZ OLDUĞUNUN GÖSTERGESİDİR”
Akşener’in “Borcumuz yok” söylemi üzerine yöneltilen soruya Özel, “Meral Akşener’in Kocaeli’nde bir açılışta sayın Genel Liderimiz ile ilgili ona duyduğu hürmet, hürmet ve onunla ilgili dün akşam da tabir ettiği, kendi borçlu hissettiği telaffuzları esasen bizim ittifakımızın temelini oluşturan ve üzerine inşa ettiğimiz binayı en güçlü kılan yaklaşım olduğunu düşünüyoruz. Bizim gücümüz, örneğin Cumhur İttifakı üzere yalnızca düğünde fotoğraf çektirmiyoruz biz. Onlar yalnızca düğünde bir ortaya gelebiliyorlar. Altı önder bir ortada oturuyor. Birbirilerine bildiri vermek için kameralara, televizyonlara muhtaçlık yok. Ortalarında inanç münasebeti var. Meral Hanım’ın Türkiye’ye hepimizi de etkileyen tonda, hissiyatta vermiş olduğu Kocaeli iletileri bu birlikteliğin ne kadar güçlü ve sarsılmaz olduğunun göstergesidir” cevabını verdi.
Odatv.com